Aydan Üstkanat | AYDANCA - COĞRAFİ İŞARET OLMADAN OLMAZ!
COĞRAFİ İŞARET OLMADAN OLMAZ!
AYDANCA

COĞRAFİ İŞARET OLMADAN OLMAZ!

Ekşi maya ev ekmeği dilimlenir, zeytinyağı sürülür hafif kızartılır. Üstüne coğrafi işaretli Erzincan tulumu koyulur, üzerine Aydın taze incir dilimi eklenir, yetmedi Giresun tombul fındığı da iliştirilir. Böylelikle bölgesinin coğrafi işaretli üç güzeli aynı tabakta lokumdan tatlı olur. İncir, aşk yaşadığı Fransız peynirlerinden sonra coğrafi işaretli tulum ve yine coğrafi işaretli fındık ile kenetlenir. Ortaya müthiş bir lezzet çıkar. Kendisi Metro’nun sempatik, babacan şefi Ahmet Gülcur’un tarifi.

Metro Toptancı marketin yeni reklamlarını görmüşsünüzdür. Televizyon izlemeyen ben bile gördüğüme göre. İşte o reklam bu günkü yazıma vesile.

Yiyecek konusunda çok şanslıyız. Zengin bir toprak dokusuna, geleneklere ve yüzlerce yıllık geçmişi olan yerel tohumlara sahibiz. Fransa gastronomi açısından dünyaya mal olmuş bir kültür. Coğrafi işaret konusunda 15.yy’dan beri çalışıyor. Yetiştirdiği tüm ürünleri bölge bölge kayıt altına almış. O tarihten beri coğrafi işaret meselesi gündemlerinde. Ne zaman ki ikinci dünya savaşı sonrası endüstriyel tarım hızla yayılıyor işte o zaman coğrafi işaretleme topraktaki ürünü korumak adına farklı bir kimlik kazanıyor. İlk işareti yine Fransa’dan 1925 yılında rokfor peyniri alıyor. Şu an 40 çeşit peynirinin coğrafi işareti bulunmakta. Türkiye bu meselede bir hayli geç kalmış. Ama bunun şu an için bence bir önemi yok. Bundan sonrasına bakarak hızla olumlu gelişmeler sağlayabiliriz. Henüz üç dört senedir üzerinde ciddiyetle duruluyor. Bir de işin içinde nedense el sanatları, kilim, halı da var. Bu süre içinde çok sayıda da müracaat yapılmış bile. Daha alacak çok yolumuz var çünkü ürün çok ve işe geç başladık. Bu mesele tam da küresel iklim değişikliği gibi bir gerçeğe tanık olan günümüz insanları için, yani hepimiz için çok önemli.

Geçtiğimiz hafta tam da bunları düşünürken ve bahsettiğim reklam filmini henüz izlemişken Instagram hesabımdan bir davet geldi. Sevgili dostum Zeynep Özyılmazel haydi gidip görelim şu ürünleri dedi. Gittik, gördük. Baktım Metro’nun heyecanı daha da artmış, daha da dört elle bu projeye destek veriyorlar. Zaten reklam filminde de gerçek var ve işte bu “gerçek” izleyeni etkiliyor. Çünkü projenin parçası olan herkes projeye gerçekten inanıyor…

Şimdi arkanıza yaslanın yazıya vesile video için yarım dakikanızı ayırın. Sonra üzerinde konuşalım.


Nasıl? Ben müthiş etkilendim. Geçtiğimiz sene Metro’nun davetlisi olarak küçük bir gazeteci meslektaş grubuyla gittiğim Taşköprü ziyareti geldi aklıma. İzlerken duygulandım, izlerken kendimi Taşköprü’de ve hatta Taşköprü’lü gibi hissettim. Sonra bir soru aklıma takıldı. Coğrafi işaret konusunda Metro neden bu kadar duyarlıydı? Neden Metro, coğrafi işaretli ürünlerle Türkiye’nin damak tadına sahip çıkıyor, bu güne kadar hiç birimizin yapmadığı bayraktarlığı yapıyordu. Coğrafi işaret konusunda akademisyenlere destek oluyor, ilgilenenler için yol açıyor, bu güne kadar tam 12 binden fazla çiftçiyi eğitiyor, patent enstitüsü ile yeri geldiğinde kavga veriyordu. Yetmiyordu raflarında bu ürünlere birer inci tanesi gibi davranıyordu. Daha da ötesi dünyanın bu ürünleri tanımasında çoktan yol almıştı.

Taşköprü sarımsağı ve onun kadim topraklardaki sağlam köküne tanıklık etmiş biri olarak o vakit söylenen bir şey aklıma takıldı. Metro yöneticileri demişlerdi ki, “Çin sarımsağı tohumlarını çiftçi daha çok verim alacağı için ekiyor. Yerel tohumu rafa kaldırıyorlar. Ekim alanları hızla Çin sarımsağı üretimine doğru kayıyor. Oysa ki Taşköprü sarımsağının 1 dişi diğerinin 4 dişine bedel. Biz çiftçiye gerekirse kaybedeceği bedeli ödeyecek yerel tohumu bırakmamalarını sağlayacağız.” Hakikaten bıraktırmadılar. Metro onlara alım için garanti verdi. Önemli bir bölümü yerel tohumu ekmeye devam etti.

Bu konuşmanın ardından Kastamonu’da ağır şartlar altında bir kış yaşandı. Don olmuştu. Tahmin edin ne oldu? Çin’den gelen tohumlar bu soğuya dayanamazken yerli tohum toprağına daha kuvvetle sarıldı. Toprak onca yıldır yetiştirdiği ürününü bırakmadı. İki sorumun da cevabı işte tam da bu noktada açıklığa kavuşuyordu.

Aklın yolu bir. Mesele Metro’nun, onun, bunun meselesi değil. Mesele hepimizin meselesi. Doğanın dengesi, toprağın bereketi. Bu yüzden kim olduğun, nerede olduğunun hiç bir önemi yok. Bir tek dünyamız var ve bunun bilincinde olanlar tutkuyla bu yolda yürüyor.

Kısaca yerel ürün kullanmalıyız. Çünkü toprak üzerinde bulunan bitki örtüsü değişken hava koşulları ve doğa şartlarına göre o bölgeye uyum sağlayarak güçleniyor, toprağa kök salıyor. Her tohum toprağında güçlü. Siz de yerel ürün kullanarak üretime yön verebilirsiniz. Mevsiminde yemenin kitabını yazmış biri olarak yerel ürüne tam destek veriyor, tüm yerel ürünleri hava şartları, yanlış tarım politikaları, çarpık kentleşme gibi her türlü olumsuz şarta karşı koruyan toprak önünde ise saygı ile eğiliyorum.

Bunlar da ilginizi çekebilir!

BLUEBERRY - YABAN MERSİNİ

BLUEBERRY - YABAN MERSİNİ

Blueberry yani yaban mersini Bu küçük ama güçlü minnoş taneler nam-ı diğer "süper yiyecek", inanı ...
DEVAMINI OKUYUN
KAĞITTA PİLAVLI SEBZELİ SOMON

KAĞITTA PİLAVLI SEBZELİ SOMON

Bir gün önceden kalan iki kaşık pilavla ne yapılır? Eve giderken somon alınır ve Koroplast’ın piş ...
DEVAMINI OKUYUN
BİBER DOLMASI

BİBER DOLMASI

Dolma yaparken harç artmaz benim mutfakta. Herkesin derdidir, biliyorum çünkü ilk yıllarımda beni ...
DEVAMINI OKUYUN