GEZİ
SAN SEBASTIAN GASTRONOMİKA
San Sebastian’da Gastronomika
On sekiz yıldır dünyanın en prestijli gastronomi konferansına ev sahipliği yapan İspanya’nın bu güzel şehrinden Gastronomika notları
Doğrusu, San Sebastian’a doğru yola çıkarken, 4.5 saatlik uçak yolculuğu arkasından bir saatlik kara yolculuğu gözümde büyüyordu. Üzerine üç saat daha koy Amerika’dasın. Böylesi bir durumda şehre ulaştığında pestil gibi olman gerek değil mi? Hiç de öyle olmadı. Bu kentin insana enerji veren müthiş bir ruhu var. Yemek tutkunları burayı görmeden ölmesin.
Gastronomika ile gelen popülerlik
San Sebastian, 18 yıldır dünyanın en prestijli gastronomi kongresi “Gastronomika” ya ev sahipliğini yapıyor. Bu çok normal, çünkü dünyanın en güzel yemekleri, daha da önemlisi pişirme teknikleri İspanya’da. San Sebastian etkileyici coğrafyası, yüksek refah seviyesi, temiz, huzurlu, mutlu bir şehir. Tüm bu olumlu özellikler, konferansa ev sahipliği yapan İspanyol şefler için elbette iyi bir prestij sağlamakta. Gastronomi konferansı ise şehre müthiş bir ivme kazandırıyor, kendi halinde yaşayan şehir konferans sayesinde turist kaynıyor. San Sebastian’ı artık sağır sultan bile biliyor. THY’nin sık sık yaptığı kampanyaları takip ederek yalnızca yemek için Türkiye’den buraya gidenler olduğunu biliyorum.
Türkiye konuk ülke olarak katıldı
Organizasyona bu yıl Türkiye’de konuk olarak katıldı. Ben de konferansı yakından takip etme ve İspanya’nın ünlü şefleriyle sohbet etme şansı yakaladım.
Kültür Bakanlığı’nın tam dokuz aydır burada olmak için efor harcadığını biliyorum. Kolay olmayacak bir şeyi başardıklarını rahatlıkla söylemek mümkün. Üstelik ilk kez Kültür Bakanlığı olarak bu kadar büyük bir mutfak etkinliği desteklendi. Bir başka ilk de; Bakanlığın Anadolu Mutfağını içeren tanıtım kataloğunda şarapların da yer almasıydı.
Kongrenin özelliği İspanya’nın tüm önemli şeflerini bir araya getirmesi. 35 ülkeden akredite delege ile ulusal ve uluslararası basından 420 gazetecinin katıldığı kongreyi 15 bin kişi ziyaret etti.
Kongre’de sahne alan ünlü şefler ilgi çekici temalarla sunumlarını hazırlamışlardı: Fransız mutfağının önemli temsilcilerinden Alex Atala (Orman Tabanlı Gurme Mutfağı), Avustralya mutfağının şeflerinden Peter Gilmore (Kökler ve Kozmepolitiklik), dünyanın en iyi 8. restoranının şefi Yoshihiro Narisawa (Gastronomi ve Sürdürülebilirlik) temalarıyla izleyicilere dolu dolu bir konferans içeriği sundular.
Joan Rocca bize gerçek bir kitap yedirdi!
Yalnızca İspanya’nın değil, dünyanın en iyilerinden olan İspanyol şef Joan Roca, Sürdürülebilir Avantgardizm temalı bir gösteri yaptı. Gerçekten anlatılmaz yaşanır, bize Pablo Neruda’nın bir kitabını resmen yedirdi. Kitap sayfalarını hangi işlemlerden geçirdiğini bir video gösterisiyle dev ekranda izleyicilere aktardı. Oldukça etkileyiciydi. O’nu büyük yapan evrenselliğini bir kez daha ortaya koymuş oldu. Anadolu’nun tarhanasından da bahis geçirdi, tarhananın hakkını teslim ederek, fermante edilmiş bir ürün olan tarhananın mutfak tarihindeki önemini izleyicilere hatırlattı.
Kitap nasıl yiyecek haline geldi?
Pablo Neruda, biliyorsunuz Latin Amerika’nın en büyük şairlerinden. Üstelik Nazım Hikmet hayranı. Bunu da küçük bir not olarak iliştireyim. Gelelim yediğimiz kitaba; Roca, Endonezya’da yaygın olan soya fasulyesinin fermantasyonundan elde edilen Tempeh yapımını anlattı. Sonra Tempeh ile Pablo Nerudo’nın kitabının sayfalarını bu özel karışımlarla distile ederek yenecek hale getirdi.
Şeflerden harika şovlar
Türk Mutfağı’nın tanıtılması amacıyla bu kongre sadece dört günde ciddi bir yol kat edildiğini söyleyebilirim. Sokaktan geçenler; ekmek arası ciğerimizi tattı, fuar alanında yöresel peynirleri, katmerleri, reçelleri, kurutulmuş etleri denedi. Türkiye’nin profesyonellere ve basın mensuplarına yaptığı performansları, Deniz Şahin, Mehmet Gürs, Cüneyt Asan ve Maksut Aşkar gerçekleştirdi. Şeflerimizin şovları sırasında mutfağın ağır işçiliğini yapan ve canla başla çalışan genç aşçıların da etkisiyle şovlarımız sorunsuz olarak gerçekleşti. Her birinin eline koluna sağlık. Sahne tarafında bazı küçük hatalar olsa da sonuç genel olarak iyiydi.
Yukarıdaki fotoğrafta dünyanın iki efsane şefini görüyorsunuz; sağımda Juan Mari Arzak, solumda Joan Rocca. Her ikisinin de restoranlarına gidebilmek için aylar önce sıraya girmek gerekiyor. Mutfak sevdalıları için bu iki dev isimle sohbet etmek olağanüstü bir şeydi, üstelik mutfakta çalışırken görmek de bir ayrıcalık oldu benim için. Sağ karede de Türkiye’yi Gastromasa’da temsil eden şeflerimizi görüyorsunuz. Konferans atmosferinin herkese ne kadar iyi geldiğini bu karelerden bile hissedebilmek mümkün.